Alman ekonomisindeki son gelişmelere girmeden önce dünyanın en büyük dördüncü ekonomisine biraz rakamsal olarak bakalım. 2018 Yılı itibariyle; GSYİH 3 trilyon 512 Milyar USD, ihracatı 1 Trilyon 317 milyar USD, KBMG 42.196 USD ve enflasyonu 1,7% olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca yine 2018’de, yüksek vergi gelirleri ve düşük harcama, art arda beşinci yıl olmak üzere (% 1) bütçe fazlasına yol açmış ve aynı zamanda kamu borcunun daralmasına neden olmuştur.

Görüldüğü üzere dünyanın en güçlü ekonomilerinden olan ve AB’nin lokomotif ülkesi Almanya’nın ekonomisi de alarm vermeye başladı. Almanya Federal İstatistik Birim (Destatis) 2019 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,1 daraldığını açıkladı. Destatis, Alman ekonomisinin mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Gayri Safi Yurt içi Hasıla (GSYH), bu yılın ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,1 azaldığını ve bu azalmanın ana nedeninin ihracaatdaki küçülme olduğunu belirtti.

Almanya’nın reel ihracatı nisan-haziran döneminde 1,3% azalırken, net ticaret Alman ekonomisinin genişlemesinden 0,5 puanı eksiltti. Avrupanın en büyük, dünyanın dördüncü ekonomisi olan Almanya, yılın ilk çeyreğinde 0,4% büyüme oranı yakalamıştı. Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), 2019 yılı ağustos raporunda, Almanya’da üretimin bu yılın üçüncü çeyreğinde “cansız” kalacağını belirtmiş ve Alman ekonomisi için “resesyon” uyarısı yapmıştı.

Alman ekonomisi, dünyanıın en büyük dördüncü ekonomisidir.

Bir diğer yandan şirketlerin mal ve hizmet satın alma endeksi (PMI), süre gelen Brexit, ticaret savaşları konusundaki belirsizlikler, global otomotiv sektörü görünümünün olumsuz olması (Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA), Avrupa Otomotiv Yan Sanayicileri Derneği (CLEPA) ve 21 sektör kuruluşu, İngiltere’nin AB’den anlaşmasız biçimde ayrılmasının otomotiv sektörü açısından “yıkıcı sonuçları” olacağına açılayarak, bu durumun önlenmesi gerektiği belirtti.) ve küresel ekonominin verdiği olumsuz sinyallerinde etkisiyle eylülde son 10 yılın en düşük seviyesine geldi. Endeksin 41,4 puan ile 2009 finansal krizinden beri gördüğü en düşük seviyeye inmesi, Alman ekonomisi için önemli bir sinyal olarak algılandı. PMI endeksi için 50 nominal değeri üzerinde ve aylık olarak hesaplanmaktadır. Ekonomi istatistikleri içnide önemli bir gösterge olan PMI 50’nin üzerinde ise büyümeyi, altında ise daralmayı ifade etmektedir.

Bunların yanı sıra Almanya da hükumet iç piyasadan yeni borç alabilmek için kaynak yaratmaya ve yasaları buna göre şekillendirmeye çalışmaya başladı.  Yürürlükte olan Alman anayasası, federal borçlanma sınırı olarak gayri safi yurt içi hasılanın (GSYH) %0.35’ine kadar bütçe açığına izin veriyor. Bu oran yıllık bazda ~12 milyar euro civarlarında ve diğer parametrelerde hesaba katılınca  Alman Hükumeti gelecek yıl için sadece ~5 milyar euro kadar yeni borçlanma şansına sahip olacak. Hükumet ise şimdiden bu durumu aşmak için çareler üzerinde çalışmalara başladı bile.

Almanya ekonomisinin Türkiye açısından müstesna biri yeri olduğu aşikardır. TÜİK verilerine göre Almanya 2018 yılında, önceki yıllarda da olduğu gibi, ülkemizin ihracatında 16.1 Milyar dolar ile birinci sırada yer alırken ithalatımızda Rusya Federasyonu ve Çin’in ardından 20.4 Milyar dolar ile üçüncü sırayı almıştır. Burada Rusya’dan ithal ettiğimiz ana ürünün “doğal gaz” olduğunu da hesaba katarsak, mal ithalatında da son derece önemli bir tedarikçi olduğunu ve ihracatımızın % 90 oranında sanayi mamullerinden olduğunu düşünürsek, önemi biraz daha net anlaşılacaktır. Bunun dışında, Almanya; Türkiye’ye en çok turist gönderen ülkelerden birisidir ve ayrıca MB için önemli bir kalem olan yurt dışı işçi gelirlerinin en yüksek olduğu bir ekonomidir. Alman ekonomisindeki herhangi bir daralma, Türkiye açısından son derece ağır sonuçlar doğurabilir.

Dolayısıyla dış ticaret ile ilgili tüm yazı, konuşma ve eğitimlerde de sürekli ifade etmeye çalıştığım gibi dış ticarette “hiç bir ülkenin ihracatınızdaki payı, o ülke pazarını kaybettiğinizde size ekonomik kriz olarak dönmeyecek” kadar olmalıdır. Bu da ancak farklı ülke ve ülke gruplarıyla ticaret hacmini geliştirerek yani daima yeni müşteriler bularak sağlanabilir. Basit olarak izah etmek gerekirse, ihracat cironuzun artması kadar, müşteri portföyünüzdeki cari ülke sayısınında artması gerekmektedir. Bunun da tek yolu sürekli yeni pazar araştırmalarıdır.

Published On: Eylül 26th, 2019 / Categories: Uncategorized /

Subscribe To Receive The Latest News

Curabitur ac leo nunc. Vestibulum et mauris vel ante finibus maximus.

Add notice about your Privacy Policy here.